26 Aralık 2011 Pazartesi

# Eren Güngör Gerçeği

Vefa, İstanbul'da sadece bir semt ismi olabilir fakat; Kayseri'de Kayserispor'da öyle değil! 

2 Nisan 1988, Bergama/İzmir doğumlu Eren, futbol yaşantısına Çamdibigücü'nde başlamış; 4 sezon bu kulüpte forma giyip, ardından Altay altyapısına transfer olmuştur. - Burada Altay Spor Kulübü Altyapısının altını çizmekte fayda var. Altay Spor Kulübü, altyapı konusunda ne kadar doğru işler yaptığını çıkardığı oyuncukar ile ortaya koymuş, kendini bu konuda kanıtlamış bir kurum. Nitekim, Kayserispor'da Altay'dan 4 oyuncu transfer etmiş; bunlardan 3 tanesi de hala Kayserispor'da futbol yaşantısına devam etmektedir. -

Altay'da 2 sezon oynadıktan sonra profesyonel sözleşme imzalayan Eren, bu dönemde Ümit Milli Takım formasıyla tanışmıştır. Altay ile Bank Asya 1. Lig'de forma giymiş, Kayserispor Genel Menajeri Süleyman Hurma tarafından tarafından takibe alınmış, o zaman ki teknik direktör Tolunay Kafkas'ında isteği üzerine Kayserispor'a transfer olmuştur. Süper Lig'de, Avrupa Arenasında, Milli Takımda ilk defa Kayserispor sayesinde boy göstermiştir. Aynı zamanda ilk ağır sakatlığını da Kayserispor'da geçirmiştir; fakat hiçbir zaman gerek kulüp olarak gerekse taraftar olarak hayal kırıklıkları olmamıştır.

Kayserispor  Kulübü, Kayserispor camiası ve Kayseri kenti Eren'i hep kendinden görmüş; olabildiğince ona sahip çıkmıştır. Eren Güngör, kişiliği, karakteri ve futbolculuğuyla bunların hepsini fazlasıyla haketmiştir! O talihsiz günlerin arasından omuz omuza, el ele hepbirlikte çıkılmıştır. Nitekim Eren, 2011-2012 sezonunun ilk yarısında kendisini tekrar bulmuş, azmi ve hırsıyla formasını terletmiştir.

Kayserispor Kulübü, camiası; spekülasyonlarla dolu transfer ile yıpratılmaya çalışılmış, bazı futbolcuları tarafından İstanbul'un Vefa semtinde terkedilmiş ama hiçbir zaman yıkılmamıştır! Buna karşılık Kayserispor Kulübü, camiası, Vefa'nın Kayseri'de sadece bir semtten ibaret olmadığını göstermiş, göstermeye de devam etmektedir. Peki ya Eren Güngör? Kayserispor camiasının, taraftarının bu konuda en ufak bir kuşkusu yoktur. Kayserispor'da iki gerçek varsa; biri Cangele, diğeri ise Eren Güngör'dür! Şu şekilde açıklamak daha doğru olacaktır. Biri bir önceki ve efsane kaptanımız Cangele, diğeri " şimdiki ve uzun yıllar takım kaptanlığımızı yapacak Eren Güngör'dür!"

22 Aralık 2011

18 Eylül 2011 Pazar

Gracias Capitán! - # Franco Dario Cangele

Fotoğrafın büyük boyutu için üzerine tıklanıyız.

17 Eylül 2011 Cumartesi

Kayserispor'da sorun ne olabilir?

Bu yazı suçu bir yerlere yıkma ugraşı değildir. Bu yazı birilerinin tarafını seçmek de değildir. Bu yazı bazı bilgileri sıralayan bir yazıdır.
1. Nivolas Navarro – 0
2. Peter Pekarik – 0
3. Eren Güngör – 1
4. Zurab Khizanishvili – 0
5. Hasan Ali Kaldirim – 1
6. Cristian Riveros – 0
7. Abdullah Durak – 3
8. James Troisi – 3
9. Nordin Amrabat – 0,5
10. Gökhan Ünal – 7
11. Sefa Yilmaz – 0
12. Ömer Sismanoglu – 2
13. Okay Yokuslu – 0
14. Engin Bekdemir – 0
15. Emir Kujovic – 0.5
16. Ilhan Eker – 4


Yukardaki rakamlar (bazılarında ufak tefek sayım hatalarım olduysa af diliyorum) kadromuzdaki futbolcuların, rotasyonda kullanılması muhtemelen olanların, bu sezonu saymazsak eğer, Türkiye Süper Liginde düzenli olarak oynadıkları sezon sayısı. Yani bizim elemanlar daha önce ne kadar oynamış STSL’de.

En çok kullanacağımız futbolcuların toplam Türkiye deneyimleri 22 sezon. Yani buna gençleri de dahil edip 23 kişilik bir kadroya yıkarsak aşağı yukarı hepsinin sadece ortalama 1 sezon oynamışlığı var. Eminim sezon değil de maç sayısı olarak bunu değerlendirsek; bu rakam daha da şişirtici olacaktır. Futbolun dili evrensel diyoruz. Futbol her yerde futbol. Ama özellikle şu son bir kaç ay gösterdi ki, maalesef bu Türkiye için geçerli değil. Sitemizi düzenli takip eden arkadaşlar daha önceki yazılarımı hatırlar: Bir kaç sezon Sivas ve şampiyon Bursa’nın başarılı kadrolarında en temel oyuncular her zaman uzun yıllar Süper Lig tecrübesi olan oyunculardı. TSL’de başarılı olan Anadolu takımlarının ortak özelliği takım ruhunu taşıyan ve oyunu Türk stiline adapte eden tecrübeli TSL tozunu yıllarca yutmuş oyuncular olmasıydı. Bu oyuncuların daha detaylı analizlerini daha önce yaptım, o yüzden şimdi fazla açmak istemiyorum.

Öyle futbolcular vardır ki, Toledo, Cangele, Makukula ve daha yakın dönemde Selim Teber ve Ziani gibi, geldikleri gibi oyunda farklarını belli ederler. Bu biraz karakterleriyle alakalı, biraz TSL’e uyumlu oyun tarzları, biraz da kaderin yardımıyla kısa sürede bizi kendilerine aşık etmeleriyle alakalıdır. Diğer yandan öyle oyuncular vardır ki Hasan Ali Kaldırım gibi, ilk oyuna girdiğinde kaçımızla güldüğümüz, Tolunay hoca bunu nerden buldu dediğimiz, sonrasındaysa adına türküler yazdığımız.

Kalite veya elektrik olarak direk bizimle uyum sağlayacak oyuncular transfer etmedik. Kişiliği ve futbol karakteri oturmuş oyuncular çok daha kolay uyum sağlarlar. Bizim gelecek vaat eden oyuncularımız daha kendi kişiliklerini arıyorken; iyi tanımadıkları bir ortamda, onların elini tutacak birinden yoksun boy gösteriyorlar. Transfer edilen oyuncular maalesef geçen sezonki isimler gibi ayaklarının tozuyla bizi yukarı taşıyamıyorlar. Tam aksine, şu an aşağı çekiyorlar; ama bu adamlar, bizi 17 maç götürecekse eğer, biz de bir şeyler bulup yine her zamanki gibi 'Umut fakirin ekmeği' diyeceğiz..

Takımımızdaki TSL tecrübesi en yüksek oyuncularımız: ‘Bittim gözün aydın Gökhan Ünal’, Türkülerle diyar diyar Abdullah Durak’ ve ‘Bekle olacak bu iş James Troisi..” Sadece bu veriden bile birçok sonuç çıkarabilmek mümkün.

Beni ve birçok arkadaşımı yüz yüze her görüştüğünde futbol bilgisinden çok ciddi şüphe ettiren Tolunay Kafkas’ın bir dönem bizde ve geçen sezon Antep’te ligimizde iyi oynayan bir takım yaratması, bizim garipliğimizin bir göstergesi. Aynı şekilde tam bize göre oynayan Ertuğrul Sağlam’ın; her seferinde Avrupa’da rezil rüsva olması da bunun bir göstergesi.

Diyeceğim şu ki, maalesef çoğu futbolcumuz İlyas Salman ve rahmetli Kemal Sunal’ın filmlerindeki karakterler gibi hiç bilmedikleri bir dünyaya hayaller kurup geldiler. Zamanında Münih’te bir fabrika nasıl mucizevi göründüyse gurbetçilere, eminim Kadir Has Stadyumu da aynı özellikleri taşıyordur. Evet, hayrına oynamıyorlar ve evet arabalarla gezmeyi de biliyorlar; ama bu takım bizim takımımız ve yine bu futbolcular da bizim formamızı giyiyorlar. Hak edene elimizden geldiğince destek vermeliyiz.

Hatalar yapılmıştır, yanlış oyuncular transfer edilmiştir ve hatta lazım olan adamlar gönderilmiştir. Birçok oyuncudan da hiç memnun olmayabiliriz. Fakat bu takım istenmedik hallere düştüğünde buna en çok biz üzüleceğiz. Yönetim, teknik heyet ve futbolcular hata yapabilirler, görevlerini eksik yapabilirler; ama biz taraftarlar olarak görevimizi TAM yapmalıyız. Bu sezon bu insanlardan karşılık görmesek bile eminim ilerleyen yıllarda bunun karşılığını alacağız. Biz 3-5 senedir iyi gidiyoruz diye değil, bize miras kaldığı için Kayserispor taraftarıyız.

Neden böyle bir kadro kuruldu diye tepkimizi koymakta yerden göğe kadar haklıyız. En başta ben bu kadronun yanlış kurulduğunu düşünenlerdenim. Tepki koyalım, kızalım, bağıralım ama desteğimizi takımdan çekmeyelim! Orda hak edeni alkışlayıp hak etmeyene tepki koymak da taraftarlık yapmaktır. Her takım dönem dönem böyle sancıları yaşamıştır; hatalar düzeltirmiştir, değişiklikler yapılmıştır. Kazanan her zaman taraftar desteğini yitirmeyen takımlar olmuştur.

Şu an Spor Toto Şike Ligi gurbetinde, bir garip hâl alan oyunculara, gelin; biz taraftarlar olarak sahip çıkalım. Çünkü arabesk ve dramatik gerçek su ki (profesyonelliği ve parayı bir kenara bırakıyorum) onların şu an için bizden başka kimsesi yok.. Ha birde paintball tabancaları tabii.. 

16 Eylül 2011 Cuma

Stadyumlarda yerimiz yok!

Daha öncesinde bu kirli oyunu nasıl izliyorduysak; yine aynı şekilde izleyeceğiz. Hem de hiçbir şey olmamış gibi! Bizi bilirsin, Türk halkı çabuk unutur. “ demişti birisi. 

Ligin ikinci haftası; Türk halkı unuttu. LigTV kapattıranlar, yönetimlerine tepki gösterenler artık stadyumlarda.. O stadyumların hiç birinde; biz şikeden – kanıtlanmış ya da kanıtlanmamış, orası beni ilgilendirmiyor – yana değiliz, temiz futbol istiyoruz sesleri yükselmiyor. Anadolu’da söz sahibi Bursaspor tribünleri; şike sürecinde takındığı tavırdan dolayı yönetimine hesap sormuyor. Stadyumlara koşacak olan Gaziantepsporlular, hiçbir şey olmamış gibi “bizim için saldırın” nidâları atacaklar. Yöneticilerinin işin takipçisi olsa Avrupa Kupalarına katılabileceği; fakat işin takibi yerine; ne olursa olsun Fenerbahçe düşmesin açıklaması yapmalarına rağmen, stadyuma koşacak olan Kayserisporlular; onlarda maç boyunca hakemi ıslıklayıp, birkaç hatalı pasta oyuncularını yuhlayacaklar. Bu kirli oyun ve düzen hakkında hiçbir şey söylemeyecekler. 

Bunlara karşılık; yine bir şeyler söylemeyen, hep sessiz olanlar var. Sessizlikleriyle olaylara olan öfkelerini haykıranlar. Sırf bu yüzden canından çok sevdiği Bursaspor’unun maçına gitmeyenler; Avrupa kupalarına katılarak göğsünü kabartmış Gaziantepspor’unun ilk deplasmanına gitmeyenler; sahasında ilk maçına çıkacak olan Kayserispor’un maçına gitmeyecek olanlar.. 

Kısacası bu kirlilikten artık iğrenenler; futbol endüstrisinin ve yöneticilerinin kirli oyunlarında yer almak istemeyenler; taraftar olabilmek için, hepsinden önce futbolu sevmenin gerektiğinin farkında olanlar; futbolu dünyanın en güzel oyunu olduğu için sevenler.. Yeri ve zamanı geldiğinde; sevdalarına el sürmüş, onu kirletenlerden hesap soracak olanlar. 

Söylesenize siz hangi taraftasınız?

28 Ağustos 2011 Pazar

Kayserispor Taraftarının Seslenişidir:

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Şampiyonlar Ligi’nden men edilmesi ve yerine Trabzonspor A.Ş’nin gönderilmesi; Türkiye Futbol Fedarasyonu başkanı sn. Mehmet Ali Aydınlar’ın söylemine göre, Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün kupayı iade etmesinden dolayı cezai yaptırım uygulanmaması; zamanlaması çok tartışılan ve Türkiye Futbol Fedarasyonu tarafından detaylı bir açıklama yapılmayan, Bursaspor’un beş maçlık ceza affı; birkaç yöneticimizin basına yansıyan “ Fenerbahçe ile mücadele etmekten memnunuz, kalmalarından yanayız. “ temalı açıklamaları üzerine bu açıklamayı yapma gereği duymuş bulunuyoruz.

Öncelikle belirtmek isteriz ki; bizler, Kayserispor taraftarları olarak her zaman “ önce mücadele sonra zafer “ ilkesini benimsedik ve benimsemeye de devam edeceğiz. Sezon içerisinde hak edemediğimiz ve katılma hakkı kazanamadığımız Avrupa Kupalarına dolaylı yollardan katılma peşinde değiliz. Bugün üzülerek görüyoruz ki, bazı yöneticilerimiz işin sadece parasal boyutuna bakıp, bizlerin bu duruşuna ortak olmamak ile beraber, adalete ve spor ahlakına yakışmayan demeçler vermektedirler. Bahsi geçen takımların suçlu olup olmadıkları kanıtlanmasa dahi, Kayserispor yöneticisine, sırf parasal çıkarlar yüzünden taraf olmaktan çok; tarafsız kalmak, taraf olunacaksa da Kayserispor Kulübü’nün hakkını aramak düşer.

Takımımız aleyhine iki maçta teşvik pirimi ve şike uygulandığı iddiaları yer alırken; herhangi bir yöneticimizin çıkıp bu konu hakkında açıklama yapmaması, bu konunun üzerine gitmemesi ve aynı şekilde mağdur takımların mağduriyetleri “bir şekilde” giderilirken, Kayserispor’umuzun hakkının aranmaması bizleri oldukça rahatsız etmektedir.

Bizler, gerek basın aracılığıyla gerek bazı “talihsiz” maçlardan sonra yöneticilerimiz tarafından azımsanan; teşvik ve şike iddiaları ile çalkalanan, üçüncü dünya ülkelerinde kullanılan play-off sisteminin getirildiği bir ligte dahi 19 bin gibi lig üstü bir ortalama yakalama başarısını gösterdik. Camia olmak; taraftarıyla, yönetimiyle, takımıyla bir bütün olmaktır. Söylenenlerin aksine taraftarımız elinden geleni yapmıştır. Aynı şekilde takımımız terinin son damlasına kadar savaşmış, bizlerin göğsünü kabartmıştır. Bundan sonrası için camia olmak ya da camia ile bütünleşmek kararı yönetimimizin elindedir. Bu kararı artık vermeleri ve bunları artık sözlerle değil, uygulamalarla göstermeleri gerekmektedir.

Saygılarımızla,
Son günlerde yaşanan bazı gelişmelerden dolayı Kayserispor taraftarlarının yapmayı düşündüğü kamuoyu açıklaması.

31 Temmuz 2011 Pazar

#10 - Franco Dario Cangele


16 Temmuz 1984, Buenos Aires’de doğan bir çocuğun, Kayseri şehri ve Kayserispor için efsane olabileceğini, yüzlerce insanın sevgiden daha öte duygularını kazanabileceğini kim bilebilirdi?  İşte futbol böyle bir şey. Şike/ teşvik iddialarıyla çalkalanan ve dolayısıyla futboldan uzaklaşan ülke gündemine inat, Kayserisporlular için, bir futbolcudan çok daha ötesi olan birini konuşacağız. Aslında onu Kayserispor taraftarı olarak, Boca Juniors taraftarı olarak ya da rakip takım taraftarı olarak çok iyi tanıyoruz.

Franco Dario Cangele, 16 Temmuz 1984, Buenos Aires doğumlu; Boca Juniors altyapısından yetişme bir futbolcu. Cangele, Boca alt yapısında kendini göstermeyi başarmış, 17 yaşında A takıma yükselmiş ve 18 yaşında taraftarlarından Buz Adam lakabını kazanmış. Kazandıkları bunlarla sınırlı değil elbette. Boca ile birlikte; 2003 yılında Arjantin Ligi Şampiyonluğu, Libertadores Kupası; 2004 yılında da Güney Amerika Kupası şampiyonluğu yaşamış. Aynı zamanda FIFA’nın 2003 yılında düzenlemiş olduğu Dünya Gençler Futbol Şampiyonası’nda Arjantin Genç Milli Futbol Takımı’nın kadrosunda Carlos Tevez ve Javier Mascherano gibi futbolcularla birlikte yer almış.
 
2005 yılında kısa bir dönem Club Atletico Independiente formasını kiralık olarak giymiş, sezonun ikinci yarısında Colon Santa Fe takımına transfer olmuş. Sonrasında bu takım ile geçirdiği sezon sonunda Türkiye serüvenine başlamış, iyi ki de başlamış dediğimiz bir isim.


Birçoğunuzun hatırlayacağı gibi, 2006-2007 sezonunda Colon Santa Fe’den takım arkadaşı Alejandro Ruben Capurro ile beraber, kiralık olarak Sakaryaspor forması giymiş, buradaki performansı ve hırçın tavırlarıyla dikkatleri üstüne çekmişti. Geçirdiği uzun süreli sakatlık sonrası ismini unutturmuş ve dönüş yaptığı Kayserispor maçında hatrick yaparak kendini tekrar hatırlatmış; hem futbolseverlere hem de tüm Kayserisporlulara “Hola!” demişti.  


2007 yılında Kayserispor’a, Boca Juniors takımından ilk yılı kiralık olmak üzere 1+3 yıllık opsiyonlu şekilde transfer olmuş; 2007 yılından itibarende halen Kayserispor forması giymektedir.


Geldiği yıl Gökhan Ünal ile pek anlaşamamış, beklenenin altında bir performans sergilemişti. O sezon yapılan Trabzonspor maçında takımı kurtararak, geleceğe dair taraftara ışık saçmış ve ikinci selamını göndermişti. “ Hola!


2007-2008 sezonunda takımla birlikte Türkiye Kupası Şampiyonluğu yaşadı. Final maçında yaşadığı talihsizlik nedeniyle 6 ay kadar futboldan uzak kalmış, tedavisini ülkesi Arjantin’de görmüş, Kayserispor’u da UEFA Kupası mücadelelerinde yalnız bırakmıştı. İşte o yoklukta, Kayserispor taraftarı Cangele’nin değerini çok daha iyi anlamış ve dönmesini dört gözle bekler olmuştu.


Sakatlığında Kayserispor’un sırtlayıcıları olan, takıma büyük katkılarda bulunan takım kaptanı ve gol kralı başka takıma transfer olmuş;  Kayserispor en önemli halkalarını kaybetmişti. 2008-2009 sezonuna bu iki oyuncudan yoksun Kayserispor adına sahada bir şeylerin eksik olduğu çok açık ve net bir şekilde belli oluyordu.

08/09 sezonunun ilk yarısının ortalarında Franco Dario Cangele’nin sakatlığı düzelmiş ve forma giymeye başlamıştı. Sakatlık sürecini atlatıp, takıma daha da alışan Cangele, eksikliği hissedilen o boşluğu doldurmuş, Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal’ın eksikliğini tek başına kapatmıştı. Kayserispor’un gol kralı ve çok sevilen kaptanının yerini hem futbol olarak hem de ikon olarak doldurmuştu. Kayserispor’un en güçlü halkası olmayı başarmıştı.  18 yaşında Boca Juniorslu taraftarlar tarafından Buz Adam olarak adlandırılan Cangele, 24 yaşında Kayserispor taraftarları tarafından öğretmen anlamına gelen “ El Maestro “ lakabıyla anılmaya başladı.


Kendisine verilen El Maestro lakabının hakkını veren Cangele 2009-2010 sezonunda akıl dolu pasları ve usta işi çalımları ile asist kralı olmuş, takım arkadaşı Makakula’yı da tek başına gol kralı etmişti. 11 Eylül 2010 tarihinde Kayseri’de oynanan ve Kayserispor’un 2-0’lık galibiyeti ile tamamlanan Fenerbahçe maçında; Fenerbahçeli oyuncu Emre Belezoğlu, Cangele’yi sakatlamış; bu yaptığı yetmezmiş gibi yine kendine yakışanı yaparak yerde yatan Cangele’ye şut çekmişti.  O maçta sakatlanan ve 6 ay kadar tekrar sahalardan uzak kalan Cangele, Kayserispor taraftarı tarafından çok arandı. O’nun Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal’ın yerini doldurduğu gibi kimse yerini dolduramamıştı. Üstelik kadroda Karim Ziani ve Amrabat gibi iki kaliteli isim bulunmasına rağmen. 

 
Kayserispor’un geçen sezon evindeki son maçı olan Gaziantepspor karşılaşmasında;  75. dakikada oyuna giren El Maestro; tribün kültürü yeni gelişen ve bütün halinde tezahürat yapma konusunda sıkıntı yaşıyan Kayserisporlulara “istem dışı” maç sonuna kadar tezahürat yaptırmıştı. 33 bin kişilik Kadir Has Stadyumunda onun oyuna girişini ve kaptanlık pazubandını koluna takışını otuz bin kişi ayakta ve “ I love you Cangele “ tezahüratları eşliğinde izlemişti.
Nitekim El Maestro’da girer girmez, pozisyona girmiş, yapılan faul sonrasında golü attırmıştı. Bu da Kayserisporlulara tekrar döndüğünün selamıydı.. "Hola!"


2011-2012 sezonunda hedefini şampiyonluk olarak belirleyen Kayserispor’da söz Cangele’nin.. Şimdiden efsaneleşen ve Kadir Has Stadyumunun girişinde her ne kadar adı konulmasa da; heykelinin dikildiği Cangele, eğer şampiyonluğu bu taraftara hediye ederse, adını hem Kayserispor tarihine hem de o heykelin altına altın harflerle “ Franco Dario Cangele – El Maestro “ olarak kazıtmayı başarır.

 
Cangele, Kayserispor’un ruhunu temsil ediyor;  takım-taraftar-yönetim bütünlüğünü tek başına kolaylıkla sağlayabilecek bir isim.  Şampiyonluk; onun ayaklarında, takıma yansıttığı ruhunda ve ona tapan taraftarların gücünde.



28 Temmuz 2011 Perşembe

Getafe Maçı İzlenimleri

Maça aslinda biraz tedirgin geldik. AZ Alkmaar çok diri ve hazir görünüyordu ve bizi eze eze yenmisti. Getafe ise geçen yil La Liga nin süpriz ekiplerinden biri, çok yetenekli oyunculari vardi. Maçin oynanacagi yere takimla tam ayni zamana geldik, otobüsten inerken oyuncular rahat görünüyordu, belki de yorucu kampin bittigine seviniyorlardi. Bazi oyuncularimizin kullandigi rengarenk büyük büyük kulakliklar dikkat çekti.


Eren, Ömer, Furkan, Semih, Navarro ve kaptanimiz Cangele bu maçta sakatliklari nedeniyle forma giymediler. Cangele ve Navarro iyi anlasiyorlar galiba. Kampta beraber görüyordum hep ve maçtan öncede Hollandalilarin arasina oturmus kantinde kahvelerini yudumluyorlardi.

Zemin muhtesemdi. Maç öncesi zemini islattilar ve Spor Toto Sike Liginde zor bulabilecegimiz bir zemin olustu. Maçin oynanacagi sahanin ufak bir de tribünü vardi, taraftarlarimiz bu tribünü tamamen doldurmus artik maç saatini bekliyordu. Bir kaç Hollandali futbolsever hariç biz bizeydik ve hos bir atmosfer vardi. Kadromuz okunurken ve zaman zaman maç içinde hazirlik maçi da olsa sahaya tepkiler veya alkislar göndererek eglenceli bir ortam olusturduk.


Maça su kadro ile çiktik:

Gökhan
Ömer - Berkay - Ilhan - Hasan
Okay - Abdullah
Troisi
Sefa - Gökhan - Amrabat


Zurab maçin ilk dakikalarinda sakatlaninca yerini genç oyuncumuz Berkay'a birakti. Maçta genel olarak hakimiyet bizim elimizdeydi. Özellikle ikinci yari oyunu domine etmeyi basardik. Getafe biraz daha bekleyen bir stilde oynadi, AZ Alkmaar gibi isirgan degillerdi ve böylece geriden oyun kurmamiza biraz daha fazla müsade ettiler.

Zaman zaman kalemizde tehlikeler yasadik, bunlarin çogu aslinda geçen sezondan hiç farksiz geriden oyun kurarken yaptigimiz top kayiplardan olustu. Takim henüz birbiriyle uyum saglamamis durumda bu çok açik. Gerek geriden oyun kurmada gerekse ilerde verilen paslarda bazen bunu çok iyi görebiliyorsunuz.

Oyunculari tek tek degerlendirecegim. Sebebi de su; Okay, Abdullah ve Troisi'yi bana teker teker sorsaniz, hepsi de fena degildi ellerinden geleni yaptilar derim. Orta sahamiz nasildi deseniz valla çok kötüydü derim. Bunun en açik örnegini su resimde gösterebilirim:



Orta sahada oyunu yönlendirebilecek, arkadaslarina direktifler verecek ve dengeyi saglayak bir adam yok. Umarim Santana veya Riveros bu görevi yerine getirebilir. Aksi takdirde resimde göründügü gibi bazen herkes kafasina göre hareket ediyor ve orta sahada enine boyuna 25 metrelik bombos bir alan olusuyor. Bu sikintidan dolayi defans oyunculari da hayli zorlandi iki maç.

Gökhan - Kaleci transferi onu biraz heyecanlandirmis sanki. Hata yapmaktan kaçarak oynuyor, kaleden mümkün mertebe çikmiyor. Topu oyuna sokarken çok fazla düsünüyor. Keske bu konuda Souleymanou'dan birseyler kapsaymis.

Hasan Ali - Harika. Geçen senenin daha da üstüne koymus ve kendine daha fazla güveniyor. Sahanin her yerinde var. 1. golümüzden hemen sonra Getafe ataga çikarken topu kapti ve tam tribünün önünde 50-60 metrelik bir depar atti. O kosarken resmen tüm taraftarlar ayaga kalkti ve hipodromda yaris izlermis gibi 'hadi oglum! hadi goçum! bas goçum! diye gaza geldiler.

Ilhan Eker - Ilhan çok hirsli ve canla basla oynuyor. Zaman zaman harika hamlelerle top kesiyor ama bazen de gereksiz fauller yapiyor. Bu ikincisini biraz azaltmasi lazim. Sol ayagi çok iyi olsada bazen panik yapip rastgele vuruyor topa. Belli ki Shota nin sakin kafayla geriden oyun kurma sistemine daha ayak uyduramamis. Takimda saha içinde konusan ender kisilerden Ilhan. Bagirip çagirip milleti toparlamaya çalisiyor. Idmanlarda ve idman sonralarinda takimda agabeylik yapmaya çalisiyor, otelde otururken arkadaslarini güldürmeye çalisiyor ve yabancilarla da yerlilerlede ortam kurmaya çalisiyor.

Berkay - Oyuna isinmadan girdigi ilk 15 dakika biraz alismasi gerekti, arada pas hatalari yapti ama sonra toparladi. Bayram Çetin'in biraz daha gelismis olani diyebiliriz. Hava toplarina çok iyi. Yaninda daha hizli bir bek ve stoper olursa çok daha faydali olabilir. Simdi bi yaninda Ömer diger yaninda Ilhan önündede bos bir alan olunca bazen agir oldugu göründü. Ama temel bi yetenek var özellikle defansif manada.

Ömer Kulga - Artik yillardan beri alistigimiz stoperden devsirme sagbek tipi. Elinden geleni yapiyor, yer tutmasini az çok biliyor, ama bir sagbek degil. Görev aldiginda fazla siritmadan oynar ama sifira inip oyunu genisletecek bir yapi göremedim.

Abdullah - Apo çok kostu çok calisti bayagi mesafe kat etti. Zaman zaman Türkü albümünü düsünüp pas hatalari yapti, bazen de inanilmaz toplar kaparak oyun kurdu geriden. Bildigimiz Abdullah yani.

( Türkü albümü konusu Kayserispor taraftarları arasında bir espiridir. Zaman zaman totem olarakta kullanıldığı olur. )

Okay Yokuslu - Maçtan önceki gün izledigim idmanda Okay'i defansin önünde top isteyip oyun kuracak yerde çalistirmislardi. Selim Teber gibi yani. Bu maç o görevden biraz kaçti gibi gibi. Defans 4lüsüne basmasalarda orta alanda kalabalik duruyorlardi ve onlarin arasina girip top istemeye çekindi biraz.

AZ maçinda daha iyi oynamisti, ama bu maçta iyiydi. O fizikle gelip defansin arasinda yatarak toplar kapti ve bunlari hemen ayaklanip iyi kullandi. Altay'da 10 numara oynuyormus sanirim, onun asil verimli olacagi mevkii bence orta sahanin tam ortasi olur.

James Troisi - Belki sahanin en çok kosan ismiydi. Iki Gökhan arasinda mekik dokudu. Eski Troisi gibi saçma sapan pas hatalari da yapti, yeni Troisi gibi kanatlara çok iyi ara paslari da birakti. Ilk golümüzde topu kanata güzel açan oydu, AZ maçindada bir kaç kez güzel gördü bos alani. Her iki ayaginin da iyi olmasi orta sahanin ortasinda daha da isine yariyor.

Amrabat - Tribünde kalabaligi görünce gaza gelmis olmali ki çok kostu, çok çalisti ve iyi oynadi. Her maç böyle oynarsa tadindan yenmez ama gel gör ki bu performansini belki sadece IBB maçinda gördük.

Sefa Yilmaz - Oda bu maç en çok calisanlarin basinda geliyor. Her zaman istedigini yapamasada, yaptigi kosulardan, verdigi paslardan futbolu bilerek oynadigini görebiliyorsun. Açikçasi duran toplarini pek begenmedim ama Cangele dönerse ona gerek kalmaz zaten. Kibar bir kanat oyuncusu degil kesinlikle, mücadeleden ve sert oyundan korkmadi.

Gökhan Ünal - Arada bir verdigi ince paslarla klasini konustursada eski Gökhan'in yerinde yeller esiyor. Çok agir, çok pasif ve takim ile uyumu sifir. Yetisebilecegi topa kosamiyor, sonra dönüp pas verene kiziyor. Umarim kendine çeki düzen verir ama bugün itibariyle eski Gökhanin %20si var.

Kampi kapatacak maçi 3-0 kazanmak çok güzeldi. Ikinci yarida özgüvenleri biraz toparlandi takimimizin ve rahat oynadilar. Taraftarlarin nesesi de maça güzellik katti. Maç öncesi ve sonrasi takima yogun ilgi vardi. Maç sonunda Amrabat kendini Fasli hemserilerinin arasindan zor kurtardi.

Shota, Cangele, Hurma ve Kujoviç hiç üsenmeden herkesle biraz laflayip resim çekindiler. Özellikle Cangele bir ara poz vermekten heykel olacakti ama yüzündeki gülüsü bozmadan onu görmeyi gelenleri kirmadi..

 Kaynak: mrrgun

19 Temmuz 2011 Salı

Kayserispor çıtayı yükseltti.

Yine büyük revizyon!


Kayserispor taraftarına, "transfer sezonu denildiğinde aklınıza ne geliyor" diye sorulsa, büyük çoğunluk genç oyunculardan önce gelen/giden oyuncuların çokluğundan bahsedecektir. Oysa Kayserispor taraftarı olmayan ve futbol ile ilgili kişilerin söyleyeceği ilk şey "genç oyuncular" olacaktır. Kayserispor taraftarının böyle düşünmesine sebep olan şey, her transfer sezonunda en az 7-8 oyuncunun gönderilip, yerlerine yenilerinin ve daha gençlerinin gelmesi.. Bu kadar değişikliğe rağmen Kayserispor'un yine yukarılarda olması, hedefine ulaşamasada yaklaşması takdir edilecek bir durumdur.



Bu transfer sezonuna bakıldığında, Kayserispor'un 12 oyuncusu ile yollarını ayırdığını, yerlerine 14 oyuncu ile anlaştığı görülüyor. Tecrubeli ve yaşça yeni transferlere bakarak büyük olan oyuncular ile yollar ayrılmış, yerlerine yine gençler takviye edilmiş.


Gelenler: Engin Bekdemir(FC Porto), Nadir Çiftçi(Portsmouth), Nicolas Gaston Navarro(Argentinos Jr.), Okan Alkan(Fenerbahçe), İlhan Eker(Fenerbahçe), Gökhan Ünal(Fenerbahçe), Ömer Kulga(MVV), Cem Sultan(Galatasaray), Zurab Khizanishvili(Reading), Sefa Yılmaz(Duisburg), Okay Yokuşlu(Altay), Berkay Dabanlı(B. Leverkusen), Erhan Kırcı(İskenderun DÇ), Christian Riveros(Sunderland)

Gidenler: Mehmet Eren Boyraz(MP Antalyaspor), Souleymanou Hamidou, Önder Turacı(MİY), Ali Bilgin, Volkan Babacan, Serdar Kesimal(Fenerbahçe), Yusuf Soysal, Hamza Çakır, Furkan Selim Ünlü, Andre Moritz(Mersin İdman Yurdu), Selim Teber(Samsunspor), Armağan Kuş(Samsunspor)

Bu sefer farklı!

Kayserispor'un bu seneki genç transferlerine baktığımızda, diğer yıllarda yapılan transferlerden çok daha farklı olduğunu görüyoruz. Zaten yapılan transferlerin diğerlerinden farklı olduğunu genel menajer Süleyman Hurma'da: " Bu gençler, Kayserispor'u şampiyon yapacak kadroda yer alacaklar. " diye belirtiyor. Bu açıklamaya orantılı olarak yapılan transferlerin kalitesindende bahsetmek gerekli.

Göze batan ve Kayserispor adına fark yaratacak, ileride kendinden sıkça söz ettirecek isimlere bakıldığında:

Okay Yokuşlu
Engin Bekdemir
Nadir Çiftçi
Sefa Yılmaz

isimlerini görüyoruz. Kayserispor taraftarının ve futbol kamuoyununda beklentileri bu gençlerin patlama yapması yönünde..

Kayserispor'un antremanlarını takip eden ve iki hazırlık maçındada ( Erciyesspor/Gürcistan U21 ) bulunmuş biri olarak; Shota'nın Okay'ın üstüne özellikle düştüğü ve her iki maçtada Okay'ı saha içerisinde kullanmak istediğini gözlemlemiştim. Yeni sezonda Okay'ı Kayserispor'un ilk 11'inde görürsek, kimsenin şaşırmaması gerektiğini belirtmek isterim.

16 Temmuz 2011 Cumartesi

KayzersBlog, ligde yeni heyecan.



Uzun zamandır blog olayı aklımda vardı, ve sonunda kendimce bi'şey açmayı başarmış bulunuyorum. Buradan yazayım, çizeyim; yeri geldiğinde kendi takımımın muhalefeti olayım; Kayseri, Kayserispor ve Kayseri futbolu hakkında duyduklarımı ya da gördüklerimi, diğer takımlar hakkında gözlemlediklerimi paylaşayım istiyorum. Futbolun vazgeçilmezi tribünlere yer vermeden olmayacağınıda biliyorum.

Futbolu eğlence olarak görüp; "neticeye değil, haticeye bakanların yerine" hoşgeldiniz efendim. Hepberaber üçlüye!