18 Eylül 2011 Pazar

Gracias Capitán! - # Franco Dario Cangele

Fotoğrafın büyük boyutu için üzerine tıklanıyız.

17 Eylül 2011 Cumartesi

Kayserispor'da sorun ne olabilir?

Bu yazı suçu bir yerlere yıkma ugraşı değildir. Bu yazı birilerinin tarafını seçmek de değildir. Bu yazı bazı bilgileri sıralayan bir yazıdır.
1. Nivolas Navarro – 0
2. Peter Pekarik – 0
3. Eren Güngör – 1
4. Zurab Khizanishvili – 0
5. Hasan Ali Kaldirim – 1
6. Cristian Riveros – 0
7. Abdullah Durak – 3
8. James Troisi – 3
9. Nordin Amrabat – 0,5
10. Gökhan Ünal – 7
11. Sefa Yilmaz – 0
12. Ömer Sismanoglu – 2
13. Okay Yokuslu – 0
14. Engin Bekdemir – 0
15. Emir Kujovic – 0.5
16. Ilhan Eker – 4


Yukardaki rakamlar (bazılarında ufak tefek sayım hatalarım olduysa af diliyorum) kadromuzdaki futbolcuların, rotasyonda kullanılması muhtemelen olanların, bu sezonu saymazsak eğer, Türkiye Süper Liginde düzenli olarak oynadıkları sezon sayısı. Yani bizim elemanlar daha önce ne kadar oynamış STSL’de.

En çok kullanacağımız futbolcuların toplam Türkiye deneyimleri 22 sezon. Yani buna gençleri de dahil edip 23 kişilik bir kadroya yıkarsak aşağı yukarı hepsinin sadece ortalama 1 sezon oynamışlığı var. Eminim sezon değil de maç sayısı olarak bunu değerlendirsek; bu rakam daha da şişirtici olacaktır. Futbolun dili evrensel diyoruz. Futbol her yerde futbol. Ama özellikle şu son bir kaç ay gösterdi ki, maalesef bu Türkiye için geçerli değil. Sitemizi düzenli takip eden arkadaşlar daha önceki yazılarımı hatırlar: Bir kaç sezon Sivas ve şampiyon Bursa’nın başarılı kadrolarında en temel oyuncular her zaman uzun yıllar Süper Lig tecrübesi olan oyunculardı. TSL’de başarılı olan Anadolu takımlarının ortak özelliği takım ruhunu taşıyan ve oyunu Türk stiline adapte eden tecrübeli TSL tozunu yıllarca yutmuş oyuncular olmasıydı. Bu oyuncuların daha detaylı analizlerini daha önce yaptım, o yüzden şimdi fazla açmak istemiyorum.

Öyle futbolcular vardır ki, Toledo, Cangele, Makukula ve daha yakın dönemde Selim Teber ve Ziani gibi, geldikleri gibi oyunda farklarını belli ederler. Bu biraz karakterleriyle alakalı, biraz TSL’e uyumlu oyun tarzları, biraz da kaderin yardımıyla kısa sürede bizi kendilerine aşık etmeleriyle alakalıdır. Diğer yandan öyle oyuncular vardır ki Hasan Ali Kaldırım gibi, ilk oyuna girdiğinde kaçımızla güldüğümüz, Tolunay hoca bunu nerden buldu dediğimiz, sonrasındaysa adına türküler yazdığımız.

Kalite veya elektrik olarak direk bizimle uyum sağlayacak oyuncular transfer etmedik. Kişiliği ve futbol karakteri oturmuş oyuncular çok daha kolay uyum sağlarlar. Bizim gelecek vaat eden oyuncularımız daha kendi kişiliklerini arıyorken; iyi tanımadıkları bir ortamda, onların elini tutacak birinden yoksun boy gösteriyorlar. Transfer edilen oyuncular maalesef geçen sezonki isimler gibi ayaklarının tozuyla bizi yukarı taşıyamıyorlar. Tam aksine, şu an aşağı çekiyorlar; ama bu adamlar, bizi 17 maç götürecekse eğer, biz de bir şeyler bulup yine her zamanki gibi 'Umut fakirin ekmeği' diyeceğiz..

Takımımızdaki TSL tecrübesi en yüksek oyuncularımız: ‘Bittim gözün aydın Gökhan Ünal’, Türkülerle diyar diyar Abdullah Durak’ ve ‘Bekle olacak bu iş James Troisi..” Sadece bu veriden bile birçok sonuç çıkarabilmek mümkün.

Beni ve birçok arkadaşımı yüz yüze her görüştüğünde futbol bilgisinden çok ciddi şüphe ettiren Tolunay Kafkas’ın bir dönem bizde ve geçen sezon Antep’te ligimizde iyi oynayan bir takım yaratması, bizim garipliğimizin bir göstergesi. Aynı şekilde tam bize göre oynayan Ertuğrul Sağlam’ın; her seferinde Avrupa’da rezil rüsva olması da bunun bir göstergesi.

Diyeceğim şu ki, maalesef çoğu futbolcumuz İlyas Salman ve rahmetli Kemal Sunal’ın filmlerindeki karakterler gibi hiç bilmedikleri bir dünyaya hayaller kurup geldiler. Zamanında Münih’te bir fabrika nasıl mucizevi göründüyse gurbetçilere, eminim Kadir Has Stadyumu da aynı özellikleri taşıyordur. Evet, hayrına oynamıyorlar ve evet arabalarla gezmeyi de biliyorlar; ama bu takım bizim takımımız ve yine bu futbolcular da bizim formamızı giyiyorlar. Hak edene elimizden geldiğince destek vermeliyiz.

Hatalar yapılmıştır, yanlış oyuncular transfer edilmiştir ve hatta lazım olan adamlar gönderilmiştir. Birçok oyuncudan da hiç memnun olmayabiliriz. Fakat bu takım istenmedik hallere düştüğünde buna en çok biz üzüleceğiz. Yönetim, teknik heyet ve futbolcular hata yapabilirler, görevlerini eksik yapabilirler; ama biz taraftarlar olarak görevimizi TAM yapmalıyız. Bu sezon bu insanlardan karşılık görmesek bile eminim ilerleyen yıllarda bunun karşılığını alacağız. Biz 3-5 senedir iyi gidiyoruz diye değil, bize miras kaldığı için Kayserispor taraftarıyız.

Neden böyle bir kadro kuruldu diye tepkimizi koymakta yerden göğe kadar haklıyız. En başta ben bu kadronun yanlış kurulduğunu düşünenlerdenim. Tepki koyalım, kızalım, bağıralım ama desteğimizi takımdan çekmeyelim! Orda hak edeni alkışlayıp hak etmeyene tepki koymak da taraftarlık yapmaktır. Her takım dönem dönem böyle sancıları yaşamıştır; hatalar düzeltirmiştir, değişiklikler yapılmıştır. Kazanan her zaman taraftar desteğini yitirmeyen takımlar olmuştur.

Şu an Spor Toto Şike Ligi gurbetinde, bir garip hâl alan oyunculara, gelin; biz taraftarlar olarak sahip çıkalım. Çünkü arabesk ve dramatik gerçek su ki (profesyonelliği ve parayı bir kenara bırakıyorum) onların şu an için bizden başka kimsesi yok.. Ha birde paintball tabancaları tabii.. 

16 Eylül 2011 Cuma

Stadyumlarda yerimiz yok!

Daha öncesinde bu kirli oyunu nasıl izliyorduysak; yine aynı şekilde izleyeceğiz. Hem de hiçbir şey olmamış gibi! Bizi bilirsin, Türk halkı çabuk unutur. “ demişti birisi. 

Ligin ikinci haftası; Türk halkı unuttu. LigTV kapattıranlar, yönetimlerine tepki gösterenler artık stadyumlarda.. O stadyumların hiç birinde; biz şikeden – kanıtlanmış ya da kanıtlanmamış, orası beni ilgilendirmiyor – yana değiliz, temiz futbol istiyoruz sesleri yükselmiyor. Anadolu’da söz sahibi Bursaspor tribünleri; şike sürecinde takındığı tavırdan dolayı yönetimine hesap sormuyor. Stadyumlara koşacak olan Gaziantepsporlular, hiçbir şey olmamış gibi “bizim için saldırın” nidâları atacaklar. Yöneticilerinin işin takipçisi olsa Avrupa Kupalarına katılabileceği; fakat işin takibi yerine; ne olursa olsun Fenerbahçe düşmesin açıklaması yapmalarına rağmen, stadyuma koşacak olan Kayserisporlular; onlarda maç boyunca hakemi ıslıklayıp, birkaç hatalı pasta oyuncularını yuhlayacaklar. Bu kirli oyun ve düzen hakkında hiçbir şey söylemeyecekler. 

Bunlara karşılık; yine bir şeyler söylemeyen, hep sessiz olanlar var. Sessizlikleriyle olaylara olan öfkelerini haykıranlar. Sırf bu yüzden canından çok sevdiği Bursaspor’unun maçına gitmeyenler; Avrupa kupalarına katılarak göğsünü kabartmış Gaziantepspor’unun ilk deplasmanına gitmeyenler; sahasında ilk maçına çıkacak olan Kayserispor’un maçına gitmeyecek olanlar.. 

Kısacası bu kirlilikten artık iğrenenler; futbol endüstrisinin ve yöneticilerinin kirli oyunlarında yer almak istemeyenler; taraftar olabilmek için, hepsinden önce futbolu sevmenin gerektiğinin farkında olanlar; futbolu dünyanın en güzel oyunu olduğu için sevenler.. Yeri ve zamanı geldiğinde; sevdalarına el sürmüş, onu kirletenlerden hesap soracak olanlar. 

Söylesenize siz hangi taraftasınız?